20 Kasım 2008 Perşembe

Doğum Günün Kutlu Olsun Yenilmezlik İnancı!

10 Kasım blogumun doğum günüymüş atlamışım. Kendi çapımda bir depresyondaydım, minör bir depresyon üzülmeyiniz. Depresif dönemlerin de hakkını vermek şart. İnsanlar depresif oldukları ve yoksunluk duygusuna kapıldıkları dönemlerin hakkını vermeyince çok şey yitirirler. Depresyonun başa gelmiş bir bela değil de nefse açılan ciddi bir mücahede olduğunu kabul edenlerdenim.

Depresyona giriş nedenim erken akşamlardı. Saatler geri alınınca adetim hilafında hüzne kapıldım. Hüzün mor bir elbisedir. Gizem ve korkunun kıyafeti. Erken akşamlar bu sene beni, "beni heyecanlandıran şeyler"in az olduğu günlerde yakaladı. Hayat heyecansız olmuyor, zor oluyor...

17 Kasım'da bir yıldönüm daha vardı, sanırım onu isteyerek hatırlayamadım. Israrlı olmak başka ısrarcı olmak başka diye. Şimdi 24 kasım Öğretmenler Gününde başka bir yıldönümüm var. Onu da bizzat atlayacağım. Biskrem reklamında, "Bu akşam çeyrek final akşamı" diyen adam gibi unutacağım ama bilerek unutacağım. Bana bir biskrem veren olursa... Her tutkunun üzerinde, yenilmezlik inancının bile üzerinde: "Bi biskrem versem?"

Bu sayfayı ziyaret eden dostlarıma diyeceğim birkaç söz var: İnternet üzerinden "satış derdi" olmadan veya bir ölçüde "bedava" fikir alışverişi imkanına kavuşmak, bir tür eşitlerin ilişkisi (hakiki anarşizm) olarak beni cezbediyor. Statükoyu inceden delen bir imkan sunuyor bize bloglar. Editörlüğün imaj-makerlik statüsüne de bir darbe vuruyor. Bizi yöneten ve bizi kendi kurdukları projeye mahkum edenler ile aramıza bir mesafe koyma zemini.

"Ve kimsenin almayı düşünmediği mallardı ruhlarımız."

11 Kasım 2008 Salı

MALDONADO URFASPOR'DA OYNAR MI?

Sergen Yalçın'ın sözleri Urfalılar'ı kızdırmış. Milli hasletlerimizden biri olan alınganlık meselesini çözmek için bir alınganlık devrimi yapmamız lazım. Bu serpuşun, pardon sözün adı "espri"dir.

Üstelik alınması gereken birisi varsa Maldonado iken fırsatı kaçırmayıp Urfalılar alınmış. Önerim şu: Urfa aidiyetli Türk vatandaşlarından biri çıkıp dese, "Biz Maldonado'yu istemeyiz çünkü saçlarını kesmiş. Bize havalı, yakışıklı ve ilk onbirde oynayacak kapasitede biri lazım. Maldonado olamaz!"

Sergen'ciğim diyor ki hem saçını kestirmiş hem de Fener'de oynuyor. Kabahat üstüne kabahat. Sergen Fener'e takım kuracak olsa Maldonado'yu Urfa'ya bir şekilde gönderecek. Siirt Jet-pa günlerinden oralarda bir prestij yapmıştır herhalde. Ben Maldonado'nun yerine olsam durmam giderim. Patlıcanlı kebap, ayva tavası, mırra, Balıklı Göl, sıra geceleri ve konukseverlik bunların hepsi Urfa'da.

Meselenin bir de şu tarafı var, Madonado Fener'i bırakıp hiç bir yere gidemez. Ortasahada biçerdöver gibi oynayan Josico insaflı bir hakemden kırmızı kart gördüğünde Semih'in yerine oyuna kim girecek?.. Güiza çıkamaz çünkü onun gol kaçırma görevi var!

Sevgili Galatasaray taraftarı dostlarım: Geçen hafta Fener'de kendi ellerimizle dört gol yedik. Olsun yapacak birşey yok. Sikibbe yaramaz çocuk Lincoln'le Meria'ya Portekiz'de çapkınlık yapmaları için gece izin vermiş. Takımın ve galiba Sicbbe'nin havası fazlasıyla bozulmuş anlaşılan. Her derbi öncesi disiplin sorunu... Adnan Sezgin kızmışmış ama bence Sicbbe haklı o Lincoln imkanı yok söz dinlemez, ben de onu o yüzden severim, mesela sarı kart görmezse içim cız eder, "Acaba nesi var birşeye mi kırıldı." derim.

İlk kareye dönecek olursak "espri" zeka kökenli bir sözdür. Esprilerden zeki insanlar zevk alır. Esprileri zeki insanlar yapar. Espriden alınmak yerine espri ile karşılık vermek adaptandır. Eğer Sergen'ciğim pot kırdıysa buna espri ile karşılık vermek de şık bir davranıştır. Her durumdan iktidar ve aidiyet problemi çıkarmak ise hoş değil. Gerginlikten beslenmek obezite veya bulimia gibi istenmeyen sonuçlara sebep olabilir. Yaşasın Dilara Koçak!