26 Ekim 2008 Pazar

Protest O! II

Toplum içinde konuşma ve düşünceleri dile getirme becerisini her Türk gibi biraz geç geliştirmiş olduğumu itiraf ediyorum. Bunu içimi dökmek ve kendime yandaş aramak için de yapmıyorum.Sadece yetiştiğim ortamda bütün yaşıtlarım gibi susturularak büyümekten bir fayda elde etmediğimi belirtmek zorundayım. Mensup olduğum kuşak biraz moda dünya görüşlerinin, biraz da kendi geçmişlerindeki yanlışa tepki göstererek çocuklarına söz hakkı tanıdılar. Farkında mısınız bilmem ama konuşarak büyüyen bu kuşak çok küçük yaşta anne ve babalarını yönetmeye başladılar çünkü anne babaları geç konuşmuş insanlar olarak onların karşısında zayıf kalmışlardı. Bunun sakıncaları ve faydası üzerine fikir yürütmek istemiyorum bir aile sorunudur, herkes aile içinde bir çözüme ulaşır.

Mesele sosyal travmaların çözümüne gelince, ben yorgunum. Ne meydanlarda konuşacak halim var ne de konuşanları dinleyecek. Kimsenin lideri veya kanaat önderi olmak hevesine kapılamayacak kadar kendi halimde olmaktan mesudum.

Fakat bir kusurum var ki önem verdiğim konularda düşüncelerimi yazı yolu ile anlatmayı seviyorum. Bu beni hayata bağlıyor ve güçlendiriyor.

Bir kusurum daha var: Yaşadığım toplumda demokratik bir ortam istiyorum.

Dün bir arkadaşımla sohbet ederken bana, "Bir türlü anlaşamıyoruz işte!" dedi. Anlaşıyorduk aslında, birbirimizin meramını, arzusunu, isteğini konuşarak öğreniyorduk ama onun anlaşmaktan anladığı benim ona tamamiyle hak vermemden geçiyordu. Yine aslında! Ona tamamiyle hak veriyordum, hiç de mantıksız konuşmuyordu; sadece onunla aynı fikirde değildim. Konuşmayı bir sonuca bağlayıp damgamı vurup onu karşıma almamıştım. İşte bu yüzden, sohbetleri; çay saatlerini, içki masalarını ya tatsız espriler yada yüksek sesle atılan nutuklar yada suskunluklar kaplıyor.

Şimdilik bu kadar.

1 yorum:

animania dedi ki...

Ah şu kusurlarımız olmasa Fatma Ablacım di mi :) Ama Ne yazık ki var. Sonuç: Ya bu deveyi güdeceğiz birlikte ya Fazıl Say'ı da alıp gideceğiz buralardan ...